bugün

entry'ler (1768)

daemonymph

Aklıma gelmiş eski bir dostum bi ara muhabbetimize kaldığımız yerden devam ederiz umarım.

playlist

50. Grand Funk Railroad "I'm Your Captain"
49. Boston "More Than A Feeling"
48. The Doors "Riders On The Storm"
47. AC/DC "Dirty Deeds" (Done Dirt Cheap)
46. The Clash "Should I Stay Or Should I Go"
45. BTO "Taking Care Of Business"
44. Elton John "The Bitch Is Back"
43. The Who "Behind Blue Eyes"
42. Eric Clapton "Cocaine" (live)
41. CCR "Run Through The Jungle"
40. Rush "Tom Sawyer"
39. Aerosmith "Walk This Way"
38. Rolling Stones "Gimme Shelter"
37. Bruce Springsteen "Jungleland"
36. Yes "Roundabout"
35. The Doors "Light My Fire"
34. Meatoloaf "Paradise By The Dashboard Light"
33. Bob Seger "Turn The Page"
32. Van Halen "Running With The Devil"
31. Tom Petty "You Don't Know How It Feels"
30. Led Zeppelin "Whole Lotta Love"
29. Guns&Roses "Welcome To The Jungle"
28. Pink Floyd "Money"
27. AC/DC "Highway To Hell"
26. Eagles "Hotel California"
25. Allman Brothers Band "One Way Out"
24. ZZ Top "Waiting For The Bus/Jesus Just Left Chicago"
23. Led Zeppelin "When The Levee Breaks"
22. Lynyrd Skynyrd "Free Bird"
21. The Doors "The End"
20. Stevie Ray Vaughan "Crossfire"
19. The Beatles " A Day In The Life"
18. The Doors "L.A Woman"
17. Eric Clapton/ Cream "White Room"
16. The Animals "House Of The Rising Sun"
15. Rolling Stones "Midnight Rambler" (live)
14. Led Zeppelin "Stairway To Heaven"
13. Pink Floyd "Comfortably Numb"
12. Aerosmith "Dream On"
11. Bruce Springsteen "Born To Run"
10. AC/DC "It's A Long Way To The Top" (If You Wanna Rock&Roll)
9. Derek And The Dominoes "Layla"
8. Bob Dylan "Like A Rolling Stone"
7. Led Zeppelin "Kashmir"
6. Lynyrd Skynyrd "Sweet Home Alabama"
5. The Who "Wont Get Fooled Again"
4. Elton John "Funeral For A Friend/Love Lies Bleeding"
3. The Who Baba O Riley"
2. Queen "Bohemian Rhapsody"
1. Rolling Stones "Sympathy For The Devil

kerhane tatlısı

Kerhane ismi eskiden kar-hane olarak kullanılırdı, gel zaman git zaman veya git-gel çok olduğundan karhane'de evrime uğrayıp kerhane olmuştur o yüzden aslında kerhane tatlısı diye bir şey yoktur. Zaten yemeyin merdiven altında yapılıyor aralarından fare falan atlatıyorlarmış.

ticket

Benim gibi üni de okuyup part Çalışanların olmazsa olmazıdır. Sigara ya da alkol alınmıyor bilginize.

sözlük yazarlarının itirafları

Daha kendime söyleyemediklerimi buraya nasıl yazayım.

emirgan sütiş

Tamam adı var, valesi var yani anlarımda gereksiz pahalı sadece közde yapılan türk kahvesi haricinde kazıklandığımı düşündüğüm yer. Daha iyisi iÇin (bkz: boon cafe)

eski sevgilinin yeni sevgilisi

Adım emsi donalds* Boktan bir şehrin, boktan bir semtinde 21 yıldır yer çekimiyle sabitlendim. Malum başlık aşk, ayrılık, nefret üçgeninde bir araya getirilmiş.
Öncelikle şu duyguyu anlatmak istiyorum 3 yılı aşkın sevgilimle ayrıldık, bu arada sözlük formatın da yazmıyorum çünkü son derece samimi bir konu bu. Her neyse ayrıldık oldu bitti zira oldukça relax bir yaşam tarzım vardır. pek ilgilenmem somut olaylarla kafama göre yaşayan biriyim. ilk başlarda bir şey yoktu. Ta ki yeni sevgilisini görene kadar. Keşke bununla kalsaydı. Şimdiki sevgilisini bana anlatmıştı arkadaşlardı. Lan o çocukla kahve içmiştim ben onunda sevgilisi vardı. her neyse bunların resimlerini gördüm. yaşayan bilir sanki bir mermi saplanır beyninize, o an başınızdan aşağıya kaynar sular dökülür. ikisini de vurmak istersiniz dövmek istersiniz yapmayın. Ben yaptım son derece pişman oldum swarmdan yer bildirimlerine baktım viaport'ta değirmen cafede buldum ikisini de. Benim kız beni görünce bağırdı tabi ben kulak asmadan patlattım çocuğa yerdeyken de tekme falan attıktan sonra kız ağlamaya başladı güvenlik geldi yaka paça götürdüler beni. piçin biri tekme attı göremedim tabi. her neyse son kez göz göze geldik. ne bok yersen ye yinede benim ol diyesim vardı ki o piç seninle görüşücez dedi bağırdı. bende görüşmezsek adam değilim falan filan delikanlılık yapıyoruz amınakoyim. neyse beyler şimdi iki ay geçti çok pişmanım kendimi küçük düşürdüm ama olmuyor ne yaşamak istiyorsanız onu yaşayın.

Çünkü biz kaybedenlerin hayatla bir alıp veremediğimiz yok, veripte alamadığmız şeyler var. saygılar

türk halkının cinselliğe aç olması

Cinsel aÇlığın afrikasıdır türkiye.

sahte para basan afrikalılar

Sahte insan yaratan paradan daha samimidir.

sözlük yazarlarının itirafları

Dınle sözlük, 15 yıldır aynı mahallede yasıyorum 5 veya 6 yıldır bır kızı cok merak edıyordum hoslanma falan degıl bıldıgınız merak. Iste bu ne yapar, nelerden hoslanır. Cunku mahallede kımseyle konusmayan kendı halınde okuluna gıdıp gelen bırısıydı ıkı ay once kafam asırı guzelken mesaj attım belkıde ınsan bu kadar cesur olabılırdı. Sonra bır ıkı gun konustuktan sonra demez mı bana kac yıldır senden hoslanıyorum ama soyleyemedım. sımdı halımı sız dusunun. Pısmanlık mı yoksa keskelerle yogurulup gıden saatlerım mı bunu senınle paylasmak guzeldı sozluk.

otogarların olmazsa olmazları

Ayrılık, hüzün, kavusmak, vedalasmak, ozlem gıdermek, vb. Sonucta yol zamanın fonksıyonudur.

hakan günday

2012'nın baslarında tanısmıstım Gunday'la sonra okudugum okulda ufak bır konferans verdı akdenız unıversıtesınde. Kıtaplarımıda orada ımzalatmıstım her neyse konu bu degıl.
Sız depresyon halındeyken veya sevgılınızden ayrıldıgınızda karamsar duygulara kapılmıyor musunuz? Evet. Iste karamsar olmaya da ıhtıyac var. O yuzden bu adam yazıyor ve ıyıde okunuyor. Sıkmayın canınızı. Hıc mı allan poe okumadınız. Kafkanın karanlık duygularına ınmedınız. Dosto nun petersburgg'da yasadıgı akıl almaz karanlık olaylara sahıt olmadınız.. Acık konusmak gerekırse bu adam olmasaydı ben ne celıne ne de rımbaudu tam olaral anlayabılırdım. Saygılar

uludağ sözlük yazarlarının twitter sayfaları

daha yeniyim buralarda azizim.
https://twitter.com/ErgenPapaz

fargo

Bugun itibariyle izlemeye başladığım dizidir.

behzat ç

"unutmak kelimesi "un" dan çıkmış; bildiğimiz un, hamurişi.. unutmak için un ufak etmek gerekiyormuş. Birini bütün olarak unutamazmışın zaten öyle pat diye unutamazmışın. Yavaş yavaş gidermiş.. yavaş yavaş unuturmuşsun. gözleri, kaşı, burnu, kulağı, sesini yavaş yavaş.. unuttuğun zaman da o kişi olmazmış, hatırlamazmışın.. sonra unuttuğunu unuturmuşun. her gün ne zaman unutucam diye soruyom ben kendime, her sorduğum zaman da herşeyi yeniden hatırlıyorum ben..daha net. unutamıyom ben."
Behzat Ç.

1 mayıs

"19. yüzyılın başları ingilteresinde binlerce küçük atölyeden modern sanayiye doğru gelişim başladı. üretim araçlarının gelişmesine karşın çalışma koşullarının geride kalması işçileri mücadeleye itti. 1886 genel grevi kanlı çatışmayla bitti. 8 saattlik işgücü kavgası: abd'deki tablo da avrupa'dan farksızdı. iç savaşın ekonomik faturası ucuz işgücüyle kapatılmaya çalışılıyordu. 1874 yılında dört eyalette birden ücretlerin düşürülmesi kararına işçiler direndi. işçilerin direnişi kanlı biçimde kırıldı, 10 işçi lideri asıldı, 14'ü zindanlara atıldı. 1877 yılında bütün baskılara rağmen 8 saatlik işgünü isteyen ve ücretlerinin düşürülmesini protesto eden işçiler eylemlerini doruğa ulaştırdı. eylemler sonunda 12 demiryolu işçisi öldürüldü. 1877 direnişi de kanlı biçimde sona erdi. işçi sınıfı örgütlenmesini sürdürdü. işçiler idam ediliyor: 1 mayıs 1886 günü abd'li bütün işçiler genel greve gitti. 80 bin işçi sekiz saatlik işgünü için direnişe geçti. 3 mayıs'ta chicago'da direnişçi işçilerin üzerine ateş açıldı. yüzlerce işçi çoluk çocuk demeden vuruldu, hapse atıldı. olayı protesto eden işçiler ertesi gün alanlardaydı. kalabalık dağılırken bir kışkırtıcının attığı bomba ortalığı karıştırdı. polisler kitleye ateş açmaktan çekinmedi. olaylar sonunda parsons, spies, fischer ve engel isimli dört işçi önderi idam edildi. 1888 aralık ayında toplanan abd işçi federasyonu 8 saatlik işgünü elde edilinceye kadar, her yıl 1 mayıs'ta kitle gösterileri düzenleme kararı aldı. aynı aylarda birbirinden habersiz olarak fransız ve belçika işçi sendikaları konfederasyonları sekiz saatlik işgünü için savaşım kararı aldı.

işçilerin bayramı: 14-21 temmuz 1889'da paris kongresi ile kuruluşu gerçekleştirilen ıı. enternasyonal, 1 mayıs'ı işçi sınıfının uluslararası birlik ve dayanışma günü ilan etti. 1890 yılından sonra 1 mayıs'lar bütün ülkelerde uluslararası işçi bayramı olarak kutlanmaya başlandı. birçok ülkede 1 mayıs, tatil günü olarak kabul edildi. 1919 yılında uluslararası çalışma örgütü'nün (ılo) kuruluş kongresinde 8 saatlik işgünü karara bağlandı. bugün dünyanın hemen her ülkesinde 1 mayıs'lar artan bir coşku ve heyecan ile kutlanıyor. türkiye'de 1 mayıs: amele bayramı adıyla ilk kez 1921'de kutlandığında istanbul işgal altındaydı. 1923 iktisat kongresi'nde "1 mayıs amele bayramı" adıyla yasalaştı. 1925 yılı 1 mayıs kutlamalarında dağıtılan bir bildiri gerekçe gösterilerek 50 yıllık yasak süreci başladı. gösteriyi düzenlenler tutuklanmaya başladı. 1935'te hükümet "bahar bayramı" olarak adını değiştirerek genel tatil ilan etti. 1976'da ilk kez istanbul'da kitlesel olarak kutlandı. 1977 yılı kutlamaları ise tarihe "kanlı 1 mayıs" olarak geçti. bazı binaların üstünden ateş açılması sonucu çıkan panik ve kargaşa nedeniyle 34 göstericinin yaşamını yitirdiği polis kayıtlarına geçti. 1979'da sıkı yönetimin sokağa çıkma yasağına karşın tip başkanı behice boran, tsip başkanı ahmet kaçmaz, disk başkanı abdullah baştürk ile bazı sendikacı ve göstericiler yasağa uymadıkları için tutuklandılar. 1980 askeri darbesi 1 mayıs kutlamalarını süresiz yasakladı. 1981'de de 1 mayıs'ı tatil olmaktan çıkardı. 1 mayıs 1996'da istanbul kadıköy'deki kutlamalarda da 3 gösterici yaşamını yitirdi"

neokur com

itina ile kitap yorumlanır.
http://gregor-samsa.neokur.com/

mansur yavaş ın hala kazanma şansının olması

Ankara gezi parkında yediği gazları unutmadı. Fark ikibin yavaş yavaş geliyor sayın yavaş. izleyebilirsiniz şuaradan http://www.cnnturk.com/canli-yayin

ali ihsan varol

edward norton'a benzettiğim insan.
görsel

20 yüzyılın okunması gereken 50 romanı

1. Şikago Mezbahaları (1906) – Upton Sinclair

işçi sömürüsünü ve Amerika’daki yetersiz gıda güvenliğini sergileyen roman, Başkan Roosevelt’in 1906′da sağlıkla ilgili iki yasayı geçirmesine neden oldu.

2. Dönüşüm (1915) – Franz Kafka

Dönüşüm, varoluşçuluğu temele alan mükemmel romanlardan biridir. Kafka’nın karakteri Gregor Samsa, bir sabah uyandığında kendini bir böcek olarak bulur. Bu böcek metaforu ise bütün toplumsal rahatsızlıklara cesaret kırıcı bir bakış açısı sunar.

3. Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi (1916) – James Joyce

Bu yarı otobiyografik roman, cinselliğe, sürgüne, sömürgeciliğe ve estetiğe bir yolculuk yapar. Kitap, Joyce’un kendisiyle mücadelesine ayna tutmaktadır.

4. Siddhartha (1922) – Hermann Hesse

Roman, yalnızca Siddhartha Gautama’nın hikâyesini anlatmaz, Siddhartha’yı yüce Buda olarak tanımlar, çünkü ana karakter ona benzer bir aydınlanma yolu izler. Yolculuğu boyunca karşılaştığı herkes ve yaşadığı her olay, Siddhartha’ya değerli bir katkıda bulunur.

5. Muhteşem Gatsby (1925) – F. Scott Fitzgerald

Caz çağının alegorisi olma özelliği taşıyan ünlü roman, “Amerikan Rüyası”nın çöküşünü, lüks bir hayat süren bir adamın hüzünlü hikâyesi yoluyla anlatır.

6. Döşeğimde Ölürken (1930) – William Faulkner

Bilinçakışı yöntemiyle yazılan romanda, on beş farklı anlatıcının ağzından karışık bir düzende aile bireylerinden birisinin gömülme arzusu yerine getirme çabası anlatılır.

7. Mübarek Toprak (1931) – Pearl S. Buck

Dünya Savaşı’ndan sonra, bir çiftçi ve karısının yaşam savaşının betimlemesi özelliği taşıyan roman, çiftçinin ve ailesinin, yaşamlarını kontrol etme hikâyesini zaman ve yer kavramlarını aşarak anlatır.

8. Dalgalar (1931) – Virginia Woolf

Sansür döneminde kadınların arzularını ve eşcinselliğini oldukça keskin hatlarla ve açıksaçıklıkla araştıran Woolf, bu kavramların “edepli toplum” değerlerinden öte bir yerde düşünülmesi için okurlarına meydan okur. Arkadaşları karşılıklı bir trajedide hemfikir olurken birçok fikir ve felsefe nihai feminist hareketin belirginleştiğini ima eder.

9. Fareler ve insanlar (1937) – John Steinbeck

Büyük bunalım boyunca fakirlik ve eziyetle mücadele eden iki göçmen işçinin trajik ve tozlu hikâyesi, Steinbeck’in en meşhur eserlerindendir. Kahramanlarının birbirleriyle olan ilişkisini ve etraflarındaki umutsuzluğu inceleyen bir eserdir.

10. Tanrıya Bakıyorlardı (1937) – Zora Neale Hurston

Antropolog Hurston, Karaib ve ya Afrika soyundan gelen Amerikalıların kişisel deneyimerine ışık tutmak için Amerika’nın güneyi ve Karayipler ile ilgili araştırmasına dikkat çeker.

11. Sessiz Gezegenin Dışında (1938) – C.S. Lewis

Lewis, Narnia gibi canlı ve hayal gücü kuvvetli bir dünyada, insan içgörüsüne bazı fantastik yaratıklarla uzaylı manzaraları yerleştirerek bilimkurguyu çözmeye çalışır.

12. Hoşça Kal Berlin (1939) – Christopher Isherwood

Bir hiciv geçidi, eksantrik ve grotesk figürlü, ilginç hikâyeler dizisi, Berlin’deki Nazi saldırısının öncesinde ana karakter Isherwood’un başına gelen olaylardan esinlenerek ortaya çıkmıştır.

13. Altın Gözde Yansımalar (1941) – Carson McCullers

Carson McCullers, ABD’nin güneydoğu eyaletlerinden birinde, barış zamanı bir ordugâhta geçen bu romanında, beş kişinin yalnızlıkları, düşleri, saplantıları, başarısızlıkları ve zaaflarından bir “insani cehennem” örüyor.

14. Yabancı (1942) – Albert Camus

Varoluşçu bir roman olarak etiketlenmesine rağmen, Camus, politika, felsefe, edebiyat ve din gibi çok geniş bir açıdan alır sorunları. Romanda bir katilin hayatında gittikçe artan absürt ve ruhsuz olayları anlamlandırma çabası yer alır.

15. Başka Sesler Başka Odalar (1948) – Truman Capote

Old South, etrafında bir viraneye dönüşürken genç bir çocuk tanımadığı akrabalarıyla yaşamak için gönderilir ve kendisini insanlığın anlamını, onun güzel ve karmaşık yapılarını sorgularken bulur.

16. 1984 (1949) – George Orwell

1984, şimdiye kadar yazılmış en etkili politik ve distopik romanlardan biridir. Bu tartışmasız klasik, bireyin toplumla olan ilişkisini dikkatli bir biçimde irdeler. Sadık bir sosyalist olan Orwell, komünizm, faşizm ve totalitarizmin mantıksal aşırılıklarını ortaya çıkarmak niyetindedir ve bunu büyüleyici ve korkunç anlatımı ve diliyle yazmıştır.

17. Çavdar Tarlasında Çocuklar (1951) – J.D. Salinger

1951 yılında yayımlanmasına rağmen, Salinger’in ikonik, isyankâr antikahramanı Holden Caulfield hâlâ yaşamaktadır ve Amerikan toplumunun iki yüzlülüğünü ve sahtekârlığını dile getiren güvenilmez bir ses olarak da okunmaktadır.

18. Görülmeyen Adam (1953) – Ralph Ellison

Çok az roman insan hakları hareketinden önce Afroamerikan toplumunun duygularını Görülmeyen Adam kadar iyi yakalamıştır. Ellison, marjinalleşme, hayal kırıklığı ve çağdaşlarını değersizleştirme gibi kavramları politik bir bireşime dönüştürmektedir.

19. Sineklerin Tanrısı (1954) – William Golding

Makro konuya mikro bir bakış getiren roman, bir uçak kazasından sonra adaya sıkışan, orada uygarlık çatışmalarına ve farklı gruplaşma yolları arayan ve bunu, gücü güvence altına almak için yapan ingiliz okul çocuklarının hikâyesini anlatır.

20. Lolita (1955) – Vladimir Nabokov

Birçok okur romanın merkezindeki tartışma yaratan pedofili ilişkiyi görüp, romanın özünü atlamıştır. Lolita, kurbanla kurban eden arasındaki çizginin bulanıklaşmasını özenle inceler.

21. Şafak Tapınağı (1956) – Yukio Mişima

insan zihninin gizli kalmış yerlerini usta bir anlayışla anlatan Mişima, tapınaktaki evi tarafından büyülenen genç Budist’in deliliklerini ve eziyetlerini incelemektedir.

22. Zen Kaçıkları (1958) – Jack Kerouac

Beat neslinin temel taşı olarak bilinen Kerouac, özgür Zen Kaçıkları’nda konformist Atom Çağı’nda, toplumun gittikçe sertleşen anlam arayışını net bir biçimde gösterir.

23. Gece (1958) – Elie Wiesel

Çok az roman, soykırımın onur kırıcı ve iç burkan korkularını toplama kampında geçen, yarı otobiyografik, didaktik ve trajik bu roman kadar iyi anlatabilir.

24. Parçalanma (1958) – Chinua Achebe

Igbo lideri Okonkwo, kabilesinin hem içerde hem de ingiliz kolonisi gibi dış kaynaklarla parçalanmasını izlemektedir. Bu roman postkolonyel edebiyat tarzında şimdiye kadar yazılmış en aydınlatıcı ve provokatif eserlerden biridir.

25. Bülbülü Öldürmek (1960) – Harper Lee

Lee’nin bu uzun eseri, zorlukların içinde dürüstlüğü devam ettirme ve toplumsal ahlakı sürdürebilme mesajlarını taşıyan, içerik bakımdan zengin bir romandır.

26. Madde 22 (1961) – Joseph Heller

Heller, bu kara mizah ögeleri barındıran romanında, absürt hükümet bürokrasisi yoluyla savaşa ve şiddete ciddi eleştiriler gönderir.

27. Otomatik Portakal (1962) – Anthony Burgess

Özgür iradenin sınırlarını ve doğasını sorgulayan bu provokatif ve distopik roman, sokak çetelerinin acımasızlığıyla hükümetin yaptığı tuhaf deneyleri konu edinir.

28. Guguk Kuşu (1962) – Ken Kesey

Zihinsel sağlık enstitüsü ve MKULTRA’da edindiği tecrübelerle ortaya çıkan Kesey’nin tartışmalı romanı, toplumun yanlış anlaşılan, aşağılanan ve gözden kaçanlarına bir ışık tutmaktadır.

29. Kedi Beşiği (1963) – Kurt Vonnegut

Kedi Beşiği’nde teknoloji, din, bilim ve soğuk savaş, nüktedan ve kırıcı bir mizaha kurban gitmektedir ki bu eser aynı zamanda ana ilkeleri de ayrıntılı biçimde inceler.

30. Herzog (1964) – Saul Bellow

Mektup tarzında düzenlenen bu roman, orta yaş bunalımına yenik düşen ana karakter Moses Herzog’un zihnine bir gedik açar.

31. Paris Bir Şenliktir (1964) – Ernest Hemingway

Bu yaratıcı romanda Hemingway, 1920′li yıllarda Paris’te bir göçmen olarak edindiği tecrübeyi ve sayısız önemli yazar ve sanatçıyla olan iletişimini dile getirir.

32. Kişisel Bir Sorun (1964) – Kenzaburo Oe

Ailevi sorumluluk ve gerçeklerden kaçış bu romanın merkezini oluşturur. Bir babanın, yeni doğan zihinsel engelli oğlundan uzaklaşmak gibi yüz kızartıcı kararı ve bu karardan kendini alkole ve kadınlara vererek vazgeçmesi anlatılır.

33. Maus Hayatta Kalanın Öyküsü (1972) – Art Spiegelman

Spiegelman’in babasıyla olan hasarlı ilişkisini düzeltme çabalarını anlatan ilginç bir hikâyeyle çerçevelenen iki ciltlik bu roman, soykırım edebiyatı ve grafik roman tarzına önemli bir örnektir.

34. Gravity’s Rainbow (1973) – Thomas Pynchon

II. Dünya Savaşı’nın tuhaf ve postmodern bir yorumu olan bu roman, birbirinden farklı gerçek konu ve fikirleri araştırırken 73 bölümde 400′ü aşkın karakteri uzun uzun anlatır.

35. Suttree (1979) – Cormac McCarthy

Ortada hiçbir neden yokken varlıklı bir adam, lüks hayatını terk edip Tennessee nehrindeki tekne evine kendini hapseder. Orada birçok kötü insanla karşılaşır, kendisi ve çevresi hakkında çok şey öğrenir.

36. Alıklar Birliği (1980) – John Kennedy Toole

Şimdiye kadar Pulitzer kazanmış ve aynı zamanda sevimli bir absürt tarzı olan romanlardandır. Toole, trajik ve gülünç olan New Orleans’ın bir portesini çizer.

37. The Color Purple (1982) – Alice Walker

Walker, 1930′ların Georgia’sında geçen bu romanında, o zamanlar görmezden gelinen bir grup olan Afroamerikan kadınların var olma mücadelesini ele alıyor.

38. Beyaz Gürültü (1985) – Don DeLillo

Postmodern bir ana karakter olan Jack Gladney ve ailesi, yerel bir felaketin ardından kendi varoluşlarını incelemeye başlar.

39. Watchmen (1986) – Alan Moore

Watchmen, soğuk savaş, Thatcherizm ve Reaganizm hakkında yorum yapan, geleneksel süper kahraman mitoslarını tahlil eden, yarı gafik tarzında yazılmış bir romandır.

40. Mutfak (1988) – Banana Yoshimoto

Tokyo’da kederin, yenilginin, aşkın ve yemeğin merkeze alındığı bir kitap olan Mutfak, Yoshimoto’nun ilk romanıdır ve toplum tarafından askıya alınan hayatın sınırlarına dikkatle bakan bir romandır.

41. Biz (1988) – Yevgeny Zamyatin

1920-1921 yılları arasında yazılan fakat 1988′e kadar basılmayan bu Zamyatin romanı, iki farklı Rus devriminden edinilen deneyimlerle ortaya çıkan totaliter, kötücül ve distopik bir geleceği anlatır.

42. A Good Scent from a Strange Mountain (1992) – Robert Olen Butler

Vietnam savaşından kısa bir süre sonra Louisina’da kendi yalnız hayatlarını dokumaya başlayan göçmenler, gaziler, fahişeler ve öbür yabancılaştırılmış insanları konu alan bir kitaptır.

43. Snow Crash (1992) – Neal Stephenson

Cyberpunk hareketinin temel taşlarından biri olan ve oldukça titizlikle yazılan bu roman, Second Life gibi metaverselerin, Google Earth gibi evrensel servislerin ve internet kültüründeki dil temelli fikirlerin nihai doğuşunu doğru bir biçimde öngörmüştür.

44. Art & Lies (1994) – Jeanette Winterson

Benlik, cinsellik, yaratıcılık hakkında sorular soran, Picasso’nun, Sappho’nun hayatını içeren büyülü gerçekliğin postmodern bir eseridir.

45. Life After God (1994) – Douglas Coupland

Coupland, hayatlarında din olmadan yetişen bireyler ile maneviyatı ve anlamı bulmada sayısız yolları deneyen insanları karşılaştırır.

46. Fight Club (1996) – Chuck Palahniuk

Palahniuk, bu ilk romanında Amerikan toplumunun yalnızca yapay şeyler üretmek için insan doğasını kısıtlamasına ve baskı altına almasına derin ve keskin bir ayna tutar.

47. The Lives of Animals (1999) – J.M. Coetzee

Coetzee, insanoğlunun hayvanlara gösterdiği farklı davranışlarla veganizmden esinlenerek yazdığı bu romanda, bu iki bakış açısını dengeleyerek eserine yansıtmaktadır

48. Saksı Olmanın Faydaları (1999) – Stephen Chbosky

Anlatıcı Charlie, aslında parçası olmak istediği dünyadan ayrılma ve tecrit hissi ile büyüyen yeni nesil için, yeni çağın Çavdar Tarlasında Çocuklar’daki Holden Caulfield’i gibi davranır.

49. Places Left Unfinished at the Time of Creation (1999) – John Phillip Santos

Santos, ailesinin mirasını anmak ve araştırmak için gelecek, geçmiş ve günümüz arasında bir köprü kurar. Bunu yaparken Meksika geleneğinin parçalarıyla süslenmiş hikâyelere ve arkeolojik duyarlılığı olan bir tarih bilincine yer verir.

50. Sputnik Sweetheart (1999) – Haruki Murakami

Çok az yazar Murakami’nin anlattığı gibi karşılıksız aşkı ve kaybı anlatabilir. Yazarın şiirsel ve çağrışımsal tarzıyla bezenmiş roman, bireylerin kendilerini bir bütün olarak toplumdan uzaklaştırmasını ve bunun yarattığı yalnızlığı yansıtır.
- See more at: http://www.neokur.com/hab...mani#sthash.1DCsI8IR.dpuf